Fen Edebiyat Fakültesi Konferans Salonunda gerçekleşen etkinliğe çok sayıda öğrenci ve öğretim üyesi katıldı. Prof. Dr. Zafer Gölen konuşmasında şu hususlara değindi:
- Birinci Dünya Savaşı aslında 1880’lerde başladı. Dünya hızla paranoyak bir silahlanma yarışı içine girdi. Ancak güçlü silahlar yüzünden kimse tetiğe basmak istemiyordu.
- O dönemde de Rusya ve Ermeni meselesi yüzünden İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti’ne tıpkı bugün olduğu gibi silah satışında sıkıntı çıkarıyordu. Bu açığı Almanya özellikle Krupp savaş sanayi doldurmuştur.
- Almanya ise stratejik zayıflığı ve sömürge yarışında geri kalmış olması yüzünden Osmanlı Devleti’ne yanaşarak kendini Müslümanların sözde koruyucusu ilan etmişti. Alman İmparatoru Kaiser II. Wilhelm 1889, 1898 ve 1917 senelerinde Osmanlı İmparatorluğunu ziyaret etmiştir. Bu destek istemeyerek de olsa Osmanlı devlet adamlarının Almanya’ya meyletmesine neden olmuştur.
- 1914’e geldiğinde dünyada savaş beklentisi çok yüksekti. Herkes KORKUSUZ BİR SON SONSUZ BİR KORKUDAN İYİDİR diyordu. Ancak kimse savaşın bu kadar uzun süreceğini tahmin etmiyordu. İngiliz genelkurmayı muhtemel bir savaşın en fazla 6 ay süreceğini herkesin 1915 Noel’ini evinde kutlayacağını varsayıyordu.
- Beklenen savaş herkesin bildiği gibi 28 Haziran 1915 01.15’te Avusturya Veliahdı Arşidük Franz Ferdinand ve eşi Sophia’nın Saraybosna’da bugün hâlâ ayakta olan Latin Köprüsü’nün üzerinde Sırp Karael Teşkilatı teröristlerinden Gavrilo Princip’in düzenlediği suikastla başladı. Avusturya-Macaristan İmparatoru, suikastle ilgili olarak kızına şu sözleri itiraf etti: "Benim için bu, büyük bir endişeden kurtulmadır.”
- Bu olaydan Sırbistan’ı sorumlu tutan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, 28 Temmuz 1914'te Sırbistan’a saldırdı. Rusya Sırbistan’ı destekleyince Almanya, Avusturya-Macaristan’ın yandaşı olarak Rusya'ya savaş ilan etti; Fransa da 1892’de imzaladığı İkili İttifak Antlaşması çerçevesinde Rusya’yı destekledi. Bunun üzerine Almanya, Fransa'ya da savaş ilan etti.
- Alman birlikleri Fransa'ya saldırmak için Belçika’ya girdi. 1839’da herhangi bir saldırı karşısında Belçika’ya yardım etmeye söz vermiş olan Birleşik Krallık, 4 Ağustos 1914’te Almanya'ya savaş ilan etti. Böylece I. Dünya Savaşı Avrupa’da başlamış oldu.
- Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı öncesinde, başlangıçta İtilaf Devletleri (özellikle İngiltere ve Fransa) ile iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. Özellikle Almanya ile ittifak yapmadan önce, Osmanlılar İngiltere’ye birkaç kez ittifak teklifinde bulundular. Fakat İngiltere Osmanlı'yı "zayıf bir müttefik" olarak gördüğü için bu teklifi kabul etmedi. Fransa da benzer şekilde mesafeli davrandı.
Rette Rusya’nın Boğazlar üzerindeki hak iddiaları ve İngilizlerin Filisten’de bir Yahudi Devleti kurma projeleri ise fiili etkendir. Nitekim 2 Kasım 1917'de İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour tarafından yayınlanan deklarosyanla İngiltere, Filistin toprakları üzerinde bir Yahudi ulusal yurdu kurulmasını "desteklediğini" resmen ilan etmiştir.
Son Bizans imparatoru XI. Konstantinos Palaiologos'tur. Sofia Palaiologina, tarih açısından çok önemli. Çünkü daha sonra Moskova Prensi III. Ivan ile evlendi. Bu evlilik sonucunda Rusya, kendini "Üçüncü Roma" ilan etti. Yani "Bizans'ın varisi artık Moskova'dır" iddiası başladı.
- Mustafa Kemal savaşa girilmemesi için genelkurmay başkanlığına birkaç rapor sundu ancak kimse onu dikkate almadı. Dikkate alınmamasında Enver Paşa ile aralarında mevcut olan rekabet etkilidir.
Enver Paşa, Mustafa Kemal'i açıkça sevmezdi. Onu biraz "fazla bağımsız" ve "emir almaktan hoşlanmayan" biri olarak görürdü.
Mustafa Kemal de Enver'i "hayalperest" ve "askeri sorumlulukları tam anlayamayan" bir lider gibi görüyordu.
Hatta Mustafa Kemal daha sonra bir arkadaşına şöyle demişti:
"Enver Paşa büyük işler hayal ediyordu, ama büyük işler yapmak için önce büyük devlet adamı olmak gerekirdi."
- Osmanlı, 2 Ağustos 1914'te Almanya ile gizli bir ittifak anlaşması imzaladı ve 29 Ekim 1914’te savaşa girdi. Bu tarihte Osmanlı bayrağı çekmiş Goben ve Breslau gemileri Rusya’nın Karadeniz kıyılarını bombaladı. Bunun üzerine 2 Kasım 1914’te Rusya Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti.
- Harbiye Nazırı Enver Paşa Küçük Kayzer adı verilecek kadar Alman hayranıydı. O dönemde çoğu kişi Almanları savaş tanrısı Mars’ın dahi yenemeyeceğini düşünüyordu. Alman disiplini genç Osmanlı subaylarını büyülüyordu.
- İngiltere'de özellikle Winston Churchill (o zaman donanma bakanıydı) şöyle düşünüyordu
"Çanakkale Boğazı'nı geçersek, Osmanlı'yı savaş dışı bırakırız. Rusya'ya yardım yolu açılır. Hatta Balkan ülkeleri de (Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan) bizim yanımıza geçer."
- Osmanlı Devleti ise yüz yıldır Çanakkale’yi tahkim ediyordu. Osmanlılar İstanbul Boğazı’nın geçişi zor ve Karadeniz’deki Rus donanması zayıf olduğundan oradan bir saldırı beklemiyordu. Aslında Çanakkale tahkimatında İngilizlerin payı vardır. Çünkü Şubat 1807’de Amiral Sir John Thomas Duckworth komutasındaki İngiliz donanması Royal George (Duckworth'un amiral gemisi), Canopus, Repulse, Standard, Thunderer, Pompée Çanakkale’den geçerek İstanbul’u tehdit etti. İstanbul’da halk silahlandırıldı, sahillere toplar yerleştirildi. Saldırıyı göze alamayan İngilizler geri döndü. Bunun üzerine Çanakkale’de yüz yıl sürecek istihkamlar yapılmaya başladı. Bu yüzden tabyaların adı Mecidiye, Aziziye ve Hamidiye’dir.
- 18 Mart’ta saldırı başladı. Türkler Çanakkale Boğazı boyunca 6.000'den fazla mayın yerleştirdi. Saldırı sonucu akşam İstanbul’da kahve içmeyi planlayan müttefikler büyük bir yenilgi aldılar. Saldırının taraflara maliyeti çok ağır oldu.
İtilaf Devletleri'nin Maliyeti:
1-HMS Irresistible, HMS Ocean ve HMS Bouve adlı 3 büyük İngiliz savaş gemisi battı. Ayrıca birçok gemi ağır hasar aldı ve bazıları sefer dışı kaldı. Bu gemiler, dönemin en modern ve pahalı savaş gemileriydi. İtilaf Devletleri, kaybettikleri gemiler ve donanma araçlarıyla milyonlarca sterlin kaybettiler.
2-İngiliz ve Fransız donanmasındaki 3.000'den fazla denizci hayatını kaybetti daha fazlası da yaralandı.
3-Osmanlı tarafında 2.000'den fazla asker öldü ve 5.000'den fazla asker yaralandı.
- Vazgeçmeyen Churchill 25 Nisan’da kara saldırılarını başlattı.
- Liman von Sanders 1913’te Osmanlı Devleti’ne gönderildi. 1915’te Çanakkale cephe komutanı oldu. Ancak savunmada kritik bir hata yaptı. O yeni bir deniz saldırısı bekliyordu.
- Liman von Sanders, Çanakkale Cephesi’nde ordusunu çok stratejik ve katmanlı bir şekilde konuşlandırdı.
- Kıyı savunması (Seddülbahir, Kumkale),
- Karasal savunma hatları (Anafartalar, Arıburnu),
- Boğaz boyunca mayınlar ve topçu hatları gibi unsurlar sayesinde Osmanlı, İtilaf Devletlerinin deniz ve kara saldırılarına karşı koymaya çalıştı.
Bununla birlikte, bazı stratejik eksiklikler, özellikle kara savunmasına yeterince odaklanmamak, savaşın sonucunu etkileyen faktörlerden biriydi.
- Sanders bir Erich von Falkenhayn mıdır? Falkenhay’ın Kudüs İngilizler tarafından 9 Aralık 1917’de alındığında bunu Kudüs’ün Zeytindağı tepesinde şampanya içerek kutladığı rivayet edilir. Bu soruyu sorma nedenimiz onun gibi deneyimli bir subayın Osmanlı subaylarının ısrarlarına rağmen ordunun büyük kısmını Çanakkale cephe gerisinde konuşlandırmış olmasıdır. Bu yüzden 25 Nisan’da başlayan süreç çok kanlı geçmiş, kıyıdaki zayıf Osmanlı kuvvetlerinin çok zayiat vermiş olmasıdır. Onun taktik hatası yüzünden binlerce Türk şehit olmuş, zor şartlarda savaş vermek zorunda kalmıştır.
- Ne var ki Liman Paşa’nın taktik hatası Türk milletine Mustafa Kemal’i hediye etmiştir. Özellikle 25 Nisan 1915'te başlayan Arıburnu Çıkarması sırasında Mustafa Kemal'in yıldızı parladı. Düşmanın karaya çıktığını haber alınca, emir beklemeden kendi inisiyatifiyle birliklerini harekete geçirdi. 57 Alaya "Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve komutanlar geçebilir." sözünü de bu muharebelerde söylemiştir.
En kritik anlardan biri de Conkbayırı'nda yaşandı. Eğer düşman o sırtları geçseydi, Çanakkale Boğazı'nın savunması çökerdi. Mustafa Kemal, askerlerini orada durdurdu, mevzi aldırdı ve savunmayı başarıyla kurdu. Göğsüne bir şarapnel parçası isabet etti; ancak cebindeki saati parçalanınca hayatta kaldı — bu da onun çevresinde büyük bir kahramanlık hikâyesi yarattı.
Çanakkale'deki bu başarıları sayesinde Mustafa Kemal:
- Osmanlı kamuoyunda geniş çapta tanındı,
- Ordu içinde büyük bir saygı kazandı,
- Halkın gözünde "kurtarıcı bir lider" olarak parlamaya başladı.
Mustafa Kemal'in Çanakkale'deki başarısı, ileride Millî Mücadele'yi başlatacak ve Türkiye Cumhuriyeti'ni kuracak bir lider olarak sahneye çıkmasının temel taşlarından biri oldu.